Daha önce tanımadığınıza yüzlerce, binlerce kez pişman oluyorsunuz....

Nisan ayının başında İstanbul'a iletişim ödülünü almaya gittiğimde, keyiften değişen programımla kalış süremi uzatmıştım.

İşte tam o günlerde Talat Er Korosu’nda solist olan arkadaşım "Nazan, yarın akşam ben sahne alacağım, gelmeni istiyorum" deyince onu kıramamış ve konser salonunun yolunu tutmuştum.

Coşkun Sabah'ın seslendirdiği Okyanus parçası beni hep uzaklara; yıllar önce rahmetli annem ve kızımla yaptığım Ayvalık - Sarımsaklı tatiline, bir gece gittiğimiz mekanda ilk kez duyduğum ve yürekten vurulduğum o anlara götürür. Bana göre çok güzeldi ya da o zaman ki ruh halimle muhteşem. İşte Talat Er o güzel parçanın bestecisidir.

O günlerde bunu biliyor muydum???  Tabii ki hayır! Zaten bestecisi de, güftecisi de beni ilgilendirmiyordu ki, ben yürekten vuruluyordum ayrılık kararımla.

Arkadaşımın solistliği ile öğreniyorum o muhteşem parçanın Talat Er bestesi olduğunu. Tıpkı o yıllarda ki gibi yüreğime çizikler ata ata dinliyorum parçayı.

Ara oluyor, solist arkadaşım yanıma geliyor.

Talat Er ve Engin Kafkas'ın albümleri Haziran ayında dinleyicisi ile buluşacak diyor.

Tamam da Talat Er'i yeni öğrendim "Engin Kafkas kim ki" diyorum. "Hani Bursa Tirilye'ye geldiğimizde seni aradım;  Nazan bir klip çekimimiz var, gelir misin" diye    “Sende Programının çok yoğun olduğunu ve katılamayacağını söyledin, işte o gün Ayşe Ekiz'e Engin Kafkas'ın SAĞLAM SEVERİM şarkısının klibini çekiyorduk" diyor. 

"Hay Allah, gerçekten programım çok yoğundu Ahmet” türünden bir şeyler geveliyorum. İçimden kendime saydırarak.

Programın ikinci bölümünde seslendirileceğini söylüyor. O sahneye dönüyor ben hatıralara.

İki bölüm halindeki konserden aklında hangi parçalar kaldı derseniz iki Talat Er bestesi derim.

Biri her dinlediğimde ağladığım görülmesin diye Sarımsaklı'nın tuzlu denizinde saatlerimi geçirdiğim  -Okyanus-diğeri kendimle özdeşleştirdiğim SAĞLAM SEVERİM..

İşte böyle bir gece vakti tanıştık Engin Bey'le.

Salondan ayrılmak üzereyken alelacele arkadaşlarım aracılığıyla iletişim kurduk. İki Bursalı İstanbul'da tanışsak da Bursa'da bir röportaj sözü istedim.

Tüm içtenliği ve nezaketiyle "Görüşelim" dedi.

Benim ve onun iş programları nedeniyle bir araya gelemesek de telefonla iletişimimiz hiç kopmadı. Ardından 19 Mayıs kutlamaları kapsamında sanatçı, güfteci kimliğinin yanında özgün projeleri, vizyoner tasarımları ile adını yazdırmış bir mimar olarak Bursa Mimarlar Odasının etkinliğine davet etti.

Zarif eşi Güner Hanım, güzel kızı Duygu ve ben bir kokteyl masası etrafında minik söyleşinin ardından o gece bir başka davete de katılmam gerektiği için izin istedim, güzel gönüllerini sonuna kadar açtı Kafkas ailesi. Ve ertesi gün evlerinde dolu dolu müzik kokan saatler eşliğinde bir sohbet röportaj gerçekleştirdik.

Engin Kafkas adını geç duydum geç tanıdım ama o gün o evden ayrılırken Duygu adında bir kızım, Güner adıyla tanıdığım bir ablam ve Engin adında bir ağabeyim var hissine kapılarak çıktım.

İşte o sıcacık günden sizlerle paylaşmak istediklerim..

* Bir kere çok ama çok müthiş hafızası olan biri. Tüm şarkıların güftecisi, bestecisi, makamı, ölçüsü anında hiç düşünmeden çıkıyor hafızasından. "Yok artık" dedirtiyor.

* Okumayı, yazmayı 4 yaşında öğrenen, ilkokula başladığında küçük gazete puntolarını bile rahat okuyan, çarpım tablosunu ezbere bilen, zeki ötesi bir çocuk. Yani ...Eskilerin deyimiyle  "Adam olacak çocuk.."

* Tam bir İstanbul beyefendisi.(Ne kadar Bursa'da ikamet etseler de eşiyle birlikte kızlarının doğumu ile İstanbul'dan gelen bir aile) Konuşması, tavrı, tarzı, üslubu öylesine nazik ki daha önce tanımadığınıza yüzlerce, binlerce pişman oluyorsunuz.

* İflah olmaz bir müzik tutkunu. Kendini bildi bileli şiir yazıyor. Üstelik laf olsun diye değil sağlam yazıyor. Ferdi Tayfur'a söz yazıyor önceleri, ardından yıllardır ailecek süren bir dostluk paylaşılıyor. Albümler açılıyor, ben hayran hayran fotoğrafları inceliyorum.

* Pandemi ile birlikte artık Nirvana'sına eriştiği mimarlık hayatına biraz ara veriyor. Evde geçirilen günlerde sürekli yazıyor, üretiyor, ortaya ruhunuzu titretecek eserler çıkarıyor.

* Engin müzik bilgisi, Tanrı vergisi güfte yeteneği var. Buna bir de birikimlerini ekleyince duyduğu, gördüğü, yüreğine dokunan her kelime üzerine güfte yazabiliyor. 

* Tabii ki onu da etkileyenler var

Arabeskte Ferdi Tayfur

Halk müziğinde Neşet Ertaş

Anadolu Rock'ta Cem Karaca

Bestecilerde Yusuf Nalkesen olmazsan olmazları.

Mustafa Sayan'ın yeri apayrı.

* Her şiirinin, güftesinin hikayesi var, keyifle anlattığı, hayranlıkla dinlediğim.

Benim favorim ise SAĞLAM SEVERİM...

Hikâyesini merak ediyorum, duyguları sesine, mimiklerine, ifadesine yansıyor.

Yıllar önce bir Seren Serengil programının konuğu Ebru Gündeş. Söz dönüp dolaşıp aşk'a geliyor. Serengil soruyor "Hayatında biri var mı, aşk var mı" diye. "Yok" diyor Ebru Gündeş, öyle sıradan duygular falan değil, olursa Sağlam Severim.

Bu söz yüreğine işliyor Engin Kafkas' in. İşte o an dökülüyor kaleminden kelimeler

"Mevsimlik aşklara kapalı gönlüm/ Gerçek bir aşk için ben can veririm/Bu yolda cesurum, karadır gözüm/ Öyle böyle değil, sağlam severim.”

Ebru Gündeş sağlam sever mi bilmem.

Bildiğim o ki Engin Kafkas sağlam yazıyor, sağlam güfteleri var. Ben ki edebiyat mezunu, çok okuyan, çok yazan, kalemimin gücüne inanan biri olarak onu dinlerken hayretten, şaşkınlığa, hayranlıktan öğrenciliğe çeşitli ruh hallerine savruluyorum.

9 Haziran'da Zorlu PSM de Turkcell Platinum salonda Türkiye'de bir ilk gerçekleştirecekler.

13 parçalık albümün tüm güfteleri Engin Kafkas besteleri Talat Er imzalı olarak çıkacak, o gece lansmanda dinleyicisi ile buluşacak.

Ben deli bir heyecanın içindeyim şimdiden.

O gece orada olacağım ve bu güfte fabrikatörünün tüm albümdeki parçalarını o gece canlı performans izlemenin güzelliğini yaşayacağım.

Sağlam sevenlere çıksın yolunuz.