Toplumun kanayan yarası... Kadın cinayetleri...

2020 yılında pandemi kadar konuştuğumuz, ondan daha içimizi acıtan, canımızı yakan ama hep görmezden geldiğimiz, konuşmaktan çekindiğimiz bir konu daha vardı ki kadın cinayetleri..

Şiddet; Güç ve baskı uygulayarak insanların (genelde tüm canlılar için geçerli) bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine

neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümü olarak tarif edilebilir.

Tarihe bir göz attığımızda insan oğlunun hem cinsine şiddet uygulamakta mensup olduğumuz hayvanlar aleminde hiç bir türde

görmediğimiz oranda uygulamış olduğu gerçeğini kolayca görürüz.

İnsan oğlunu şiddete yönlendiren faktörler incelendiğinde:

1-Tarihsel olarak eşitsiz güç ilişkileri

2-Kültürel ideoloji

3-Mahremiyet öğretileri

4-Uyuşmazlık çözümü modelleri

5-Psikolojik faktörler

6-Dış çevre etkileşimleri

7-Devletin eylemsizlikleri

gibi ana faktörler ve bunların içinde saklı birçok özel durumları görürüz.

Şiddetin etmeni ne olursa olsun şiddet bir insanlık suçudur ve kadına şiddet eylemi de özünde cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden utanç verici eylemlerdir.

Çağımızda insan olmanın ölçütü cinsiyet ayırımı gözetmeyen evrensel insan haklarına saygılı olmak ve koşulsuz uygulamaktır.

Bunun için öncelikle kadınların tolumda ekonomik bağımsızlığını, sosyal ve kültürel eşitliğini sağlayıcı önlemleri almak devletin öncelikli görevidir. Bu koşulları sağlayıncaya kadar da ne yazık ki her gün yaşadığımız kadına şiddet olaylarını önleyici önlemleri almak zorundadır.

Dursun Özbey

Ziraat Mühendisi

Toplumumuzda şiddet olgusu yıllar geçtikçe artıyor, hem de hatırı sayılır biçimde. Şiddetin temeline toplumsal bir göz ile

bakmak istiyorum; Psikolojik sorunlar ve istem dışı (hastalık) güdüsel davranışlar diye ayırabilirim.

Maddi sorunlar, kıskançlık, çocuk, eş ve yakın aile içindeki dengeleri  koruyamama eksikliği, erkekte yarattığı baskın kas

gücünü şiddete çevirebilir. Bu şiddet erkeğin bulunduğu konumunu taşıyamayacağı bir yük durumunda görmesiyle gücünü en

yakınındakine uygulaması ile başlayabilir.

Eşler arasındaki iletişim eksikliğini de sayabiliriz ki bu eksiklik eşlerin birbirine psikolojik baskı kurması ile de tetiklenebilir.

Toplumsal baskıyı yoğun hisseden kadınlarda şiddette maruz kalma eğiliminin daha yoğun olduğunu görüşündeyim.

Şiddetin bitirilmesi konusundaki en önemli etkinin özellikle erkeğin başta olmak üzere eşlerin eğitim ve iletişim eksikliğinin

giderilmesi ile azalacağına inanıyorum.

Yaşadığımız toplumda hayvanlara bile yapılan orantısız güç kullanımını en yüksek perdeden kınıyorsak, kadın olarak

nitelendirdiğimiz eşlerimiz, kız kardeşlerimiz, analarımıza uygulanan şiddetin baş aktörü olan erkeklerin insan sıfatına koymanın

bile  büyük bir lütuf olduğunu düşünüyorum.

Hepimiz için eşitlik, kardeşlik ve toplumsal barış özlemiyle…

Zafer EKİCİ