Türkiye 'dur' demek zorunda! Bir yıl yetmeliydi, 29 Temmuz'da...

BM Gıda İsrafı Raporu'na göre Türkiye'de her yıl 7.7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyor. Rapora göre, Türkiye dünya genelinde en fazla gıda israfının yapıldığı ülkeler arasında. Peki, kişi başına 93 kilograma denk gelen bu israfın sebeplerini, gelecek yıllarda ekonomiye ve insanlığa zararlarını, çöpe giden yiyeceklerin bütçesiyle daha farklı ve yararlı neler yapılabileceğini ne kadar biliyoruz? İşte cevabı...
 Tarih: 23-09-2021 16:35:14   Güncelleme: 23-09-2021 17:05:14
Türkiye 'dur' demek zorunda! Bir yıl yetmeliydi, 29 Temmuz'da...

Can Şişman - Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre, Türkiye dünya genelinde en fazla gıda israfının yapıldığı ülkeler arasında yer alıyor. Rapora göre, dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu da küresel çapta perakende satış noktaları, ev ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17'sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor. İsraf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık gelirken, uzmanlar her bir kamyonun uzunluğunun dünyanın çevresinin yedi katı olduğunu belirterek yapılan israfın ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor.

2019 yılında 690 milyon kişinin açlıktan etkilendiğini göz önünde bulundurarak dünya genelinde yapılan israfın büyüklüğünü, çöpe giden yiyeceklerin bütçesiyle dünyaya daha faydalı neler yapılabileceğini ve israfın çevreye etkilerini, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Üzümcü ve Fazla Gıda Kurucu Ortağı ve CEO'su Olcay Silahlı'ya sorduk.

'YILLIK 2 MİLYARDAN FAZLA EKMEK İSRAF EDİLİYOR'

2021 BM Gıda İsrafı Endeksi raporuna göre Türkiye en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor. Çocuklara, küçüklükten itibaren 'ziyan olmasın' diye tabakların zorla bitirildiği bir ülkede böylesine büyük bir israfın yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Sizce Türkiye'yi bu denli bir 'israf ülkesi' haline getiren unsurlar neler?

Yaşar Üzümcü: 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre Türkiye'de her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7.7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyor. Bu verilere göre ülkemiz Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Meksika'nın ardından üçüncü sıradayız. Gıda israfı, gelişmekte olan ülkelerde daha çok hasat ve işleme aşamalarında olurken, kalkınmış ülkelerde çoğunlukla tüketim aşamasında meydana geliyor. Gıda israfı aynı zamanda su, toprak, enerji, emek ve sermaye gibi kaynakların büyük oranda boşa gitmesine neden olarak küresel ısınma ile iklim değişikliğine de etki ediyor.

Ticaret Bakanlığı’nın Aralık 2018’de yayımladığı Türkiye İsraf Raporu verilerine göre ülkemizde yaklaşık olarak günlük 6 milyon, yıllık ise 2 milyar adetten fazla ekmek israf edilmiş. Ülkemizde bu denli büyük oranlarda gıdanın israf edilmesinin başlıca nedenleri tüketicilerin yeterince bilinçli olmamaları ve yöneticilerin etkili önlem almamaları. Ürün çeşitliliğinin ve global ticaretin artması, satış ve pazarlamada uygulanan algı yönetimi ve tanıtım ve reklamlar tüketiciyi ihtiyaç fazlası alışveriş yapmaya yönlendiriyor. Pandemi sürecinin de buna katkısı oldu.

'BİZDE İSRAF OLMAZ' DİYORLAR AMA...

Olcay Silahlı: Maalesef Türkiye’de kişi başına düşen yıllık gıda atığı miktarı 93 kilogram ve dünyada bu alanda ilk sıralarda gelen ülkelerden biriyiz. Gıdanın nimet sayıldığı bir kültürde bu kadar israfın oluşması hem şaşırtıcı hem de üzücü. Görüştüğümüz firmaların ve tüketicilerin israf konusunda ilk tepkisi "Bizde israf olmaz!" şeklinde oluyor. Ancak detaya indiğimizde, rakamlara baktığımızda ciddi bir israfla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla israf bilinçli bir şekilde değil, farkında olmamaktan, takip edememekten kaynaklanıyor.

Gıda israfıyla mücadelenin ilk kuralı her zaman gıda atığı daha oluşmadan engellemek ya da atığı kaynağında azaltmak. Kurumlar seviyesinde bunu yapabilmenin tek yolu dijital bir altyapı kurarak kararları gerçek zamanlı ve doğru veri üzerinden alabilmek. Ölçemediğinizi geliştiremezsiniz, bu nedenle maksimum çevresel, sosyal ve finansal kazancı elde etmek için optimum bir ölçüm ve takip mekanizması kurmalı. Bu mekanizmanın sağladığı veriyi kullanarak bir sonraki adımın kararını almalısınız. Öte yandan gıda israfının yarıdan fazlası evlerde oluşuyor. Bireysel seviyede, planlı alışveriş yapmak çok önemli. İhtiyaç kadar almak, tüketilecek kadar pişirmek, buzdolabında kalan gıdaları değerlendirebileceğiniz yemek tarifleri bulmak israfı ciddi ölçüde azaltacaktır.

'850 MİLYON KİŞİNİN AÇLIK SORUNU ÇÖZÜLÜR'

Son açıklanan rapora göre dünyada 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Sizce bu yiyecek miktarıyla dünyadaki açlığın sonu getirilebilir mi? İsraf edilen bu yiyeceklerin bütçesiyle tahmini olarak neler yapılabilir?

Yaşar Üzümcü: Her yıl çeşitli nedenlerle israf edilen ve çöp olan bu büyük miktardaki gıda doğru değerlendirilebilse dünya üzerindeki yaklaşık 850 milyon açlık çeken insanı doyurmak mümkün olur. Dünya geneline baktığımızda üretilen toplam gıdanın yaklaşık 1/3 ile 1/4 ü israf olup çöpe gidiyor. Bunun maliyeti ise yaklaşık 400 milyar doları buluyor. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi herkes için ulaşılabilir kılmak oldukça zorlaştı. Adil bir gıda dağılımı, gıdaya erişim hakkının olabilmesi ve israfın önlenmesi için tarımsal ürün planlaması yapılmalı, üreticinin doğru yöntemlerle desteklenip üretim süreçlerinde tutulması sağlanmalı. Ayrıca dünya genelinde yeterli gıdaya erişimin sağlanamamasının bir nedeni de adil olmayan gelir dağılımı.

'ÜRETİMİ ARTIRMAYIN, ÜRETİLENİ DAHA DOĞRU ŞEKİLDE KULLANIN'

Olcay Silahlı: Dünyada insan tüketimi için üretilen gıdaların yaklaşık olarak 3’te 1’i israf ediliyor. Diğer taraftan dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen 750-800 milyon civarında insan açlıkla mücadele ediyor, nüfusun yüzde 30’u ise aşırı kilolu. Resmi tersten okuyacak olursanız bugünkü gıda üretiminin 3’te 2’si ile dünya nüfusunun yüzde 90’ı doyuyor. Dolayısıyla israf olan gıdanın sadece belli bir kısmının kurtarılması ve gıda dağıtımının doğru şekilde yapılabilmesi ile üretimi artırmadan açlık sorununu çözmek mümkün. Endüstri Devrimi’nden beri insanlık nasıl daha fazla ve verimli şekilde üretebileceğine odaklanmış durumda, ancak dünyanın sürdürülebilirliği adına artık üretimi artırmanın değil, üretileni daha doğru şekilde kullanmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. İşin ekonomik boyutunda ise yıllık gıda israfının değeri yaklaşık 1 trilyon dolara denk geliyor. Bu tutarın ne kadar büyük olduğunu anlamak için Türkiye’nin yıllık gayri safi milli hasılasının bu rakamın altında olduğunu paylaşmak sanırım yeterli olur.

'KORKUNÇ SONUÇLARA ŞİMDİDEN TANIKLIK EDİYORUZ'

İsraf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık geldiği söyleniyor. Kamyonların bu uzunluğu da dünyanın yedi katı büyüklüğünde olduğu vurgulanıyor. Sizce bu denli büyük bir israfın dünyadan ve bizden götürüleri ne olacak? İklim krizi de hazır gündemdeyken böyle bir israf büyük bir çevre felaketine dönüşebilir mi?

Yaşar Üzümcü: Böyle büyük miktarda gıdanın çöp olması birçok kaynağın da boşa gitmesine neden oluyor. Çöpe giden gıda ile birlikte su, enerji, toprak, emek ve sermaye gibi değerlerimiz yok oluyor. Çöpe dönüşen gıda çevre sağlığını olumsuz etkilediği gibi çürümeyle birlikte sera gazı salınımına neden olarak iklim değişikliğine de etki ediyor.

'GIDA İSRAFINI ÖNLERKEN KARBON SALINIMINI AZALTMAK DA MÜMKÜN'

Olcay Silahlı: Doğal afetler, iklim krizini tüm ülkelerin ana gündem maddelerinden biri haline getirdi. İklim krizi, tüm hayatımızı etkileyen ve bundan böyle de etkileyecek olan, dünyanın en temel sorunlarından biri. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı korkunç sonuçlara şimdiden oldukça çarpıcı bir şekilde tanıklık ediyoruz. Artık dünyamızın geleceğine yönelik çok ciddi bir kırılma anına ulaştık ve birtakım kritik kararları hızlıca alıp aksiyona geçmemiz gereken bir dönemdeyiz. Gıda israfı da iklim krizini tetikleyen önemli faktörlerden bir tanesi. Gıda israfı kaynaklı karbon emisyonu, toplam emisyonun yüzde 8’ini oluşturuyor. Buna ek olarak dünyadaki su kullanımının büyük bir kısmı gıda üretimi için kullanılıyor, israf ettiğimiz her gıda ile birlikte suyu da israf etmiş oluyoruz. Dolayısıyla, üretilen gıdanın israfı engellemek sürdürülebilirlik açısından da önem taşıyor. İsrafın yüzde 60’ı engellenebilir durumda. Uçtan uca bütüncül çözümler ile gıda israfını önlerken karbon salımını ve su israfını da azaltmak mümkün.

'DÜNYA LİMİT AŞIM GÜNÜ'NÜ 29 TEMMUZ'DA YAŞADIK'

'İnsan üreten ve tüketen bir varlıktır' denilse de şu an sadece tüketiyor gibi görünüyoruz. Sizce bu tüketimin bir zirve noktası olacak mı? Ne olursa bu tüketim çılgınlığı biter? İnsanları böylesine tüketmeye iten psikolojik ve sosyolojik etkiler arasında neler olabilir?

Yaşar Üzümcü: Sorunun kaynağında, üretim süreçlerinin ve mevcut kaynakların neo-liberal politikalar ile yönetilmesi ve buna paralel toplumun aşırı tüketime yönlendirilmesi yatıyor. Dünya üzerinde açlık çeken insandan daha fazla obez kişilerin bulunduğu gerçeği bizleri bir kez daha düşündürmeli. Üretilen gıdalar tüm insanları doyurmaya yetecek miktardayken, dağılımın adil olmaması sonucu açlık ve aşırı tüketim sonucu obezite problemleri görülüyor.

'PANDEMİ SONRASI 'ÖÇ ALIŞVERİŞİ' PATLAMASI YAŞANACAK'

Olcay Silahlı: Özellikle pandemi ve yasaklarla birlikte tüketicilerin alışveriş alışkanlıkları da değişti. Tüketici, yasakların etkisiyle tüketimi bir kaçış, psikolojik bir rahatlama olarak görmeye başladı. Pandemi sonrası dönemde 'öç alışverişi' patlaması yaşanacağından bahsediliyor. Yaşadığımız bunalımlı dönemlerde kendimizi tüketime vererek rahatlamaya çalışıyoruz. Ancak gıda israfında her şey satın almayla başlıyor. Doğru ve planlı bir satın alım yapamadığımız noktada israfa davetiye çıkartmış oluyoruz. Aynı şekilde diğer doğal kaynakları tüketmede de olması gerekenden çok da hızlı ilerliyoruz. 2021’de Dünya Limit Aşım Günü’nü 29 Temmuz’da yaşadık. Bu, tüm yıl boyunca kullanmamız gereken kaynakları 29 Temmuz itibarıyla tükettiğimiz anlamına geliyor. Bir başka deyişle, insanlık olarak 1.7 tane dünya varmış gibi tüketiyoruz. Ancak sadece 1 tane dünya var ve bu aşırı tüketimin sonuçlarını iklim krizi olarak şiddetli bir şekilde yaşamaya başladık. Bu tüketim çılgınlığı, tüketecek bir şey kalmayacağı için zorunlu olarak bitmek zorunda kalacak gibi görünüyor.

'2030 YILINA KADAR YARIYA İNDİRMELİYİZ'

Her yıl israf konusunda kamu spotları oluşturuluyor. Genel olarak bireylerin bu israfa etkisi olsa da büyük bir kısmının oteller, şirket ve restoranlar oluşturuyor diyebiliriz. Bu gibi büyük israfların önüne geçmek için devletler şirket, restoran ve otellere ne gibi yaptırımlarda bulunmalı? Bireyler israftan kaçınmak için neler yapmalılar?

Yaşar Üzümcü: Gıda üretim aşamasında tüm tedarik zincirinin altyapısı iyileştirilmeli ve verimliliği artırılmalı. Tüketicinin bilinçlendirilmesi de önemli adımlardan biri. Bu amaçla ilkokul ve ortaokul seviyesinde öğrencilere, tüketim alışkanlıklarının belirlenmesine yönelik eğitimler düzenlenmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra sebze, meyve gibi kilogram usulü satılan gıdalar, ihtiyaçtan fazla miktarda alınması ve nasıl koruyacağının bilinmemesi sonucu çöpe atılıyor. Bunun önüne geçebilmek için; öncelikle alışveriş listesi yapma alışkanlığı kazanılmalı, gıdaların muhafaza şartları bilinmeli, tüketilecek miktardan fazla yemek pişirilmemeli, tavsiye edilen tüketim tarihi (TETT) ve son tüketim tarihi (SKT) arasındaki farkı bilinmeli. Tavsiye edilen tüketim tarihi gıdanın kalitesi ile ilgilidir ve o tarihe kadar uygun koşullarda saklandığında gıdanın tüm özelliğini koruyacağı anlamına gelir. Son tüketim tarihi ise gıda güvenliği ile ilgilidir ve o tarihten sonra tüketilmesinin insan sağlığına zararlı olacağı anlamını taşır. Otel, restoran, kantin ve yemekhaneler gibi toplu tüketimin yapıldığı yerlerde kişinin gereksinimi kadar gıdanın alınması ve tüketilmesi konusunda bilgilendirici uyarılar yapılması şart.

Olcay Silahlı: Bu mücadelede firmalara ve bireylere çok önemli sorumluluklar düşüyor. Her firma, yaptıkları iş ne olursa olsun, artık doğaya etkilerini gözetmek ve minimize etmek zorunda. Bireyler olarak da israfla ilgili farkındalığımızı artırmalı, israfı önlemek için yapmamız gerekenleri ivedilikle öğrenmeli ve uygulamalıyız. Aksi takdirde etkilerini sert bir şekilde yaşamaya başladığımız iklim krizi geri dönülemez bir hal alacak. 2030 yılına kadar karbon salınımını yarıya indirmemiz gerekiyor, bunu ancak kolektif bir şekilde yapabiliriz.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER EKONOMİ Haberleri
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI