M. HALUK YALÇINKAYA
  Güncelleme: 18-03-2024 00:35:00   18-03-2024 00:01:00

Şemsiyeli Kız

RÖPORTAJ / M. HALUK YALÇINKAYA

Okan SABUNCULAR; Heykeli tanıtıp sevdirmek benimsetmek gerekiyor...

Heykel Sanatı, sanat tarihinde ilk duvara çizilen resimden sonra ikinci gelir. Dünya tarihinde önemi büyüktür.

Türk sanat tarihine çok geç girmiş bir sanat tarzıdır ama vazgeçilmezler arasına girmiştir.

Bursa'nın en önemli figürlerinden olan Şemsiyeli Kız Heykeli beni çok etkileşmişti. Hatta onunla ilgili bir yazım da vardı. Heykelin gerek tarzı gerek estetiği beni Okan Sabuncular ismine götürdü. Gerçi bu ismi Bursa'da yapılan Uluslararası Kuzgun Acar Heykel Sempozyumunda  duymuştum.

En sonunda Heykeltraş Okan Sabuncular ile atölyesinde buluştuk.

M. Haluk YALÇINKAYA: Heykel sanatını  neden seçtiniz? Heykel sanatının sizin için anlamı nedir?

 Okan SABUNCULAR: Üniversite imtahanında (bilinçli) bir tercih yapmamıştım. Hacettepe Üniversitesi, Güzel sanatlar fakültesinin sınavına girdiğimde heykel bölümünü kazandığımı gördüm. Önce bir tereddüt ettim ve hiç başarılı olamadım, ilk sene çok zorluk çektim. Sonra da atölyenin kapalı olduğu zamanlarda bile giderek tek başıma çalışarak üzerine giderek hepsini değiştirdim.

Kendimi geliştirmek için elimden geleni yaptım.

Hatta okul içinde çalışırken hocaların çoğunun bize karşı, duvar gibi olduklarını fark ettim. Yani duvar ne demek, bir soru soruyorum cevap vermiyorlar. Ancak kavramsal noktada çok güzel yetiştirdiler. Birde onu da söyleyeyim. Haklarını ödeyemem.

Heykeli tamamen kendi gayretim çabamla, öğrenmeye ve geliştirmeye çalıştım. Teorik bilgiler veriyorlar ama teknik bilgiler vermiyorlar. Kazandınız madem yapın diyorlar. "Getirin görelim" falan gibi bir durum var ama ilk sınıf. İlk sınıfta çok kalabalık bir sınıf teknisyeni bir tane büst var, 30 kişi yapmaya çalışıyor. Büstü görmüyorum bile. Ben bu açığı kapatmak için herkesten daha fazla çalışmak zorunda kaldım. Bunu da gayretle çalışarak yenilikler yaparak geçtik diyebilirim. Güzel sanatlar heykel bölümünde 4 sene boyunca teorik ve pratik heykel eğitimi alıyorsunuz ve heykeltraş olarak tabi biz kendi kendimize heykeltıraşız diyemeyiz ama diploma da heykeltraş yazıyor.

Hani ailemden de sağ olsunlar var olsunlar, destek verdiler. Bu günlere kadar geldi. Mesela aileden karşı çıkan da oldu… Yani “Geçim kaygısı yavrum işte, başka bir iş baksan” gibi, “Sigortalı bir işe girsen..” demeleri çok oldu. Olmaması mümkün değil. Hani olmasa şaşırırım.

M. Haluk YALÇINKAYA: Hocam peki sanata heykel sanatına bakış açınız nedir? Ne düşünüyorsunuz?                                                      

Okan SABUNCULAR: Belirli bir camia içinde gelişiyor, gelişmeye devam ediyor. Kapalı kapılar arkasında belirli başlı sanat camiası, sanat galerileri müzelerde gelişiyor, fakat sokaktaki yaygınlığı ve geçerliliği kabul görürlüğü çok az.

Ben Bursa'ya gelirken Ankara'daki arkadaşlarım “Ne işin var? ne yapacaksın orada?” dediler.

2001 yılında kesin olarak döndüm ve bir daha hiç bir yere gitmedim. Benim buradaki amacım, çöl, hiç olan bir yerde bir çiçeği açtırtmaktı. Bunu Ankara'da İstanbul'da heykel sanatını yapmak daha kolay ama zoru başarmak istedik. Kendi imkanlarımla atölyeyi açtım. Kendi imkanlarımla ayakta durmak için çok çalıştım. Geldiğimiz nokta burada. Bursa’da bir heykel sempozyumu gerçekleştirdik, şimdi yapılmıyor ama heykel sempozyumunu ilk biz organize ettik. Bizden açığa çıkarttılar. Nilüfer belediyesiyle birlikte sağ olsunlar çok büyük destek verdiler

M. Haluk YALÇINKAYA: Bursa Nilüfer'de Heykel Sempozyumu yaptınız, heykeltraşları Bursa'da toplayıp, halka açık mekanda heykel yapımını sergilediniz,  peki bu sempozyum nasıl oldu? Ve kaç kere yapıldı?  2 kere mi yapıldı? 3 kere mi?

Okan Sabuncular: 2 senede 1’e düşürdüler, kaç kere yapıldı bilmiyorum. 8 tane olmuş olabilir… Farklı alanlara doğru yönelmiş olabilirler. Bu da çok doğal ama inşallah yapılır yani  gündeme gelir Sanat dediğimiz gibi, değişiyor, sürekli olarak değişiyor, sürekli gelişiyor diyemem ama değişiyor

M. Haluk YALÇINKAYA: Bursa'da Heykel sanatına bakış açısı nasıl?

Okan SABUNCULAR: Bizdeki mevzuat şöyle oldu, biz heykeli evvela kafamızdaki gibi hiç yapamadık, onu söyleyeyim. Ben kafamdakilerle kendi çantamdakilerle kendi dosyamın içindekilerle Bursa'da yaşayamazdım. Oturdum, düşündüm taşındım. En baştan sokakta sanatı bir kere tanıtmak gerekiyor. Heykeli tanıtıp sevdirmek benimsetmek gerekiyor. Malumunuz Osmanlıdan beni gelen bir şey var, yani kültür arap kökenli bir kültür erozyonu var. Burada tırnak içinde söylüyorum, "Bazı islami kaygı ve korkular endişelerle taşıyor insanlar". Tabi bunun ne kadarı doğru ne kadarı yanlış? Bu benim işim değil, beni ilgilendirmiyor ama biz ayakta kalabilmek noktasında insanlara, sanatı ve özellikle heykel sanatı noktasında her şeyimizi bir kenara bıraktık. Bambaşka bir elbise giymek zorunda kaldık. Figüratif heykel yapmaya başlanıldı. Baktığınızda ne olduğu belli olan insan figürleri "şemsiyeli kız" mesela. Çok az soyutlama olan şey var. Gümüştepe'de bir heykelim var yatan bir Bursa peyzajıdır. O manzarayı insan vücudu ile anlatmak istedim. Soyutlama yaptık. Çok da hoş bir heykeldir, ilk sempozyum da yapmıştık.

M. Haluk YALÇINKAYA: Bursa'da hiç heykel sergisi açtınız mı?

Okan SABUNCULAR: Hayır. Kişisel olarak açmadım, Ankara, Bodrum'da açtım. Ankara'da bir çok yerde açıldı. Karma sergilere de katıldım ama ilk kişisel sergi mi de Ankara'da açtım. Bursa'da sunabileceğin bir koleksiyoner sanatsever kitlesi halâ yok. Ne yazık ki yok öyle olunca, bu tür maliyetleri bizim karşılamamız imkansız olduğunda tek atış yapabiliriz, onu da bizimle çalışmak isteyen galerilerle yapıyoruz.

Ayrıca, kamusal alan heykellerimi çocukların ;görsel algılarının gelişmesi, heykeli tanımaları sevmeleri için yapıyorum. Onların alt yapısına bunu koyabilirsek bir çok yanlış düşüncenin birçok yanlış inanışın veya yanlış tanımının kırılacağına inanıyorum. Bu yüzden de buradan hareket ederek yürüyorum. Yani dolayısıyla sempozyuma da heykeltıraş seçerken genelde figüratif olanları ağırlık seçmiştik. Çünkü burada tanınmıyor. Geldiğimiz noktada az önce ilk başta anlattığım şeyler geçerli hala devam ediyor. Bu ayrılık, halkla sanatçının arasındaki köprüsüzlük çok zor. Ama ben kendi adıma sokakta yaşayan biri olarak heykel yaparak hayatını idame ettiren biri olarak kendi adıma düşen ne varsa yapıyorum yapmaya çalışıyorum. Bununda en kolay yolu bu uğurda insanlarla bir araya gelmek oluyor.

M. Haluk YALÇINKAYA: Bursa'da ya da Türkiye'de bu heykel sanatına hoş bakılmamasının sebebi nedir? Genel olarak soruyorum?

Okan SABUNCULAR: Put anlayışı Mezar taşlarına iyi bakmak lazım, Osmanlı dönemi mezar taşları bildiğiniz kimlikleri anlatır, kadını da tanırsın adamı da tanırsın, çocukların mezarını da anlarsınız, her şeyi bellidir. Bir kere Arap kaligrafisi, Arap harfleri bile aslında dikkat ettiğin zaman birçok tasavvufi düşünüre göre insanın hareketlerini anlatır Bir çok kitapta bizde de el yazmalarında görüyoruz. O tür anlatımlarla çok karşılaştığımız oluyor. Dolayısıyla böyle bir dar görüşlülük var. İslamın çok iyi anlaşılmadığından kaynaklandığını düşünüyorum. Ruh demek ruh inceliği demek ne kadar ruhunuz ince ise o kadar zarif güzel sade sanatınız olur bir de dünyada sanatta başarılı olan toplumlar daha ileridedir. Toplumları sanatlarından biliyoruz, Heykelinden biliyoruz, sanat olmazsa bilemezsin. Evet, hiçbir şey kalmamış ki başka. Mermeri yok et de görelim, edemez! Adamın kültürü yaşıyor. Bugün sana müze kurdurtuyor. Şimdi bak çok üzülüyorum, ben mısırın tarihini, sanatını öğrenmek için Mısır'a gitsem orada en önemli eserlerine ait hiçbir şey bulamam. Örneğin Zeugma'yı götürmüşler. Benim bunun için Bergama'ya Türkiye'ye gitmem gerekirken Almanya'ya gitmek zorundayım. Buna kültür emperyalizmi derler Çünkü inanın bana petrol biter, şu biter, bu biter ama sanat bitmez.

Çünkü, insan oldukça var. Bizim sanatımız da da, sporumuzda da ne olursa olsun işleyen çarkların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Benim de taş yontacağım zaman ilk kime ihtiyacım var? Önce sanayiciye Sanayiciyle birlikte çalışıyorum. O da ayrıyeten bir sektör oluşuyor, o da kazanıyor, herkes kazanıyor, herkes ekonomiye katkıda bulunuyor. O anlamda sponsorluklar çok değerli, çok önemli. O anlamda toplumsal destek, dayanışma, birlik çok önemli

M. Haluk YALÇINKAYA: Hocam, "Şemsiyeli Kız" heykelini Bursa'ya kazandırdınız. Bu projeden bahseder misiniz? Nasıl başladı?

Okan SABUNCULAR: Lale Hanımın sayesinde başladı, gelişti. Bu da bu güzel maceralarımızdan bir tanesidir. Eşim her zaman arkamda, yanımda oldu ve onun sayesinde bir çok şeyi toparlıyorum. Açık söyleyeyim mi? Bunu da hiç düşünmüyorum çünkü biz birlikte el ele gitmeye çalışıyoruz. Şemsiyeli Kızı, Büyükşehir Belediyesi kent estetiği için istediler bizden. Bir ihale açacağız, böyle bir şey istiyoruz dediler. Bilmiyorum kim olduğunu ihaleye biz de katıldık. Yeni de evlenmiştik ama bizden istenilen ölçüsünde projemiz çizdik. Öyle bir başlangıç oldu sonu çok güzel oldu.

M. Haluk YALÇINKAYA: Şemsiyeli Kızı belediye mi istedi?

Okan SABUNCULAR: Evet, belediye istedi, biz de ihale sonrası  kendi şemsiyeli kız modelimizi çizdik. Evet hatta şemsiyesi yoktur. Onun orijinalinde su akar sadece sudan bir şemsiyesi vardı, sonradan eklendi. Havuzlu devir daim motoru olan bir şey, çok da hoştu. Biz onlara kent mobilyası diyoruz. Her şey olacağına varıyor. Böyle; etimiz, budumuz bu kadarız ama bu kadarımız kadar derdimiz var. Tabi insanlarla el ele daha ileriye doğru gitmeye çalışıyoruz. Birlikte, biz bu birlikteliğe inanıyoruz ve inandığımız gibi yaşamak istiyoruz.

M. Haluk YALÇINKAYA: Hocam Heykel atölyesi kaç senedir devam ediyor? Yılda kaç öğrenci geliyor? Çalışmalarınız nasıl oluyor, çocuklar nasıl geliyorlar gidiyor?

Okan SABUNCULAR: Burada 23 yıldır devam ediyoruz genellikle öğrencilerimiz bizi tanıdıklar, araştıranlar konuya ilgi duyanlar vasıtası ile buluyorlar. Der ki benim yeteneğim var mı bilmiyorum. Evet, mesela resim, evde de yaparsın, kendi kendine de, ama heykel öyle değil.

3 boyutlu malzemeyle modelleme yapmak, derdiniz benzetmek değilse hayal ettiğiniz bir şey yapmaksa o da aynı. Belirli bir yaştan sonra ben yapabilir miyim acaba yeteneğin var mı diyorlar. Bunu bilmeden geliyor insanlar genelde . Yüzde 90 böyle geliyor veya bir seramik alt yapısı almış olanlar da var. Resim altyapısı almış olanlar da var. Bakıyoruz ama heykel öyle değil. Heykel onların düşündüğü gibi çıkmıyor biraz daha. Zorlu bir süreç çünkü 3 boyutlu algılama dediğimiz şey boşlukta bir yer kaplar. Hakimiyetin kolay değildir. Vücudunuzla yaparsınız heykeli her tarafımızı kullandırttırır.  Onları çalıştırmak, en başlarda biraz zor gelir. Sonra zaman içinde emekle beraber gayretle beraber konuları anmamaya başlar ve eğitim süreci bu şekilde devam eder Ben de öğrenmeye devam ediyorum. Ben de bilmediklerimi yaparak. Öğreniyorum, açığımı kapatmaya çalışıyorum. Bunun bir sonu yok olamaz da. ben yani heykeli biliyorum diyemem. Ama bilmiyorum da diyemem. Evet elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Kişinin eylemiyle birlikte sanat vardır veya yoktur diyebiliriz ama bunu anlatmaya çalışıyorum, iyi kötü, doğru, yanlış bu yok. Bunları eleştiri bile değil. Bizim için, bizim için olan gayrettir. Çaba, emek verdiğiniz sürece ektiğinizi biçersiniz. Bunun dışında bir şeyi yoktur. Bu hayatta bakın ne diyorum soyut kavram vardır insandan olur, eğitimini alırsın. Devam ettiğin sürece de seviyorsan eğer sevgiyle devam edin. Çocuklar da böyle çocuklar bu soruyu sormazlar. Çocuklar cesur, sadece yapar, ama onlara da tabii ki doğru yönlendirme yapabilmek için elimizden geleni yapmaya hep çalışıyoruz.

M. Haluk YALÇINKAYA: Hocam sanat ne için vardır?

Okan SABUNCULAR: İnsan için. Yani insan için derken çok kısa oldu .Şimdi konu güzel bir konu, halk için mi yoksa sanat için mi? Hangisi yani yaşıyorum, şimdi herkes sanat yapıyor, Ben yapıyorum kendim için yapıyorum. Beğenip beğenmemek önemli değil, kendi kendimi ifade ettiğim için çünkü, bu bir dil. Konuşurken dikkat ederim, kelimelerimi seçerek özen göstererek dikkatli muhatabıma idrakına göre, bu şekilde yön veriyorum. Onun gibi sanat da öyle. Şimdi ben aslında yapmak istediklerimi açığa çıkartmaya başlasam beni hiç kimse anlamaz

M. Haluk YALÇINKAYA: Peki tarzınız nedir ? İnsana benzeyen figüratif sizin çalışmlar sizin tarzınız mı?

Okan SABUNCULAR: Evet, ben şu anda figüratif heykeller yapıyorum. az önce söylediğim gibi kavramsal sanatta çok başarılı oldum. Kendi adıma ben 21 yaşlarındayken. Kendi kendime çok net olduğuma inandım. Buna göre kendi manifestomu yazdım. Koydum cebime hepsini sergilerimde çıkarmaya başladım.

Mesela ailemi yaptığım heykelde tabi ki yumuşak dingin, rahat hatlar var. Evet. Ama bir başkasında  Bir şey olabilir, duyguyu forma yükleyerek anlatıyorsunuz çünkü öyle bir şey duyguyla tamam metinleştirip anlatıyorsunuz. O duyguyu karşı tarafa geçirmemiz lazım. O duyguyu iletebilmesi için işte malzemeye yüklüyorsun, anlamı veriyorsun. Mermere veya taşa veya neyse o ifade dilini kullanarak yuvar yuvarlaklar, keskinler, köşeler, sivreler, farklı farklı, farklı farklı form. Ve ışık etkileriyle birlikte kompozisyonu oluşturup bitirmeye çalışıyoruz.

M. Haluk YALÇINKAYA: Hocam benim bildiğim kadarıyla siz heykel, Yontu  resim üçüne de hakimsiniz, olmaya çalışıyoruz diyelim. Peki sizin için yani heykel görünüyor da esas hangisi daha önemli

Okan SABUNCULAR: Benim için önemli olan heykelim ve malzeme olarak ta mermer. Zor olan da o. Gerçekten hakimiyet gerektiren de o. Deseni de çok seviyorum. Resim çizmeyi, çizim yapmayı çok seviyorum. Büyük bir keyifle yapıyorum. Aslında işin özünü seviyoruz Kendi şarkımı söylemek demiştim, kendimi ifade edebileceğim formları yapmak beni çok mutlu ediyor, yani o gönülden gelen bir şey.

M .Haluk YALÇINKAYA: Manifestonuz ne idi?

Okan SABUNCULAR: Kendi heykelimle ilgili manifestom var. oturdum, biyoloji çalıştım. İzleyicinin nesiyle oynarım. Neyi manipüle ederim onları planlıyordum. Beyin denen bir organım var ve onu çalıştırarak iliklerime kadar hissettiğim zamanlar oldu. Bu konuda çok çalıştım. Yani kendimi yetiştirmek noktasında çok çalıştım

Bu da bir başka dilim. Dilin bir bu tarafını kullanıyorum. Sonra bu tarafını kullanıyorum. Örneğin failatun failatun failatun failun falan gibi bir şey yazsam kimse anlamaz beni değil mi? Osmanlıca bilen yok. Onun gibi daha üst seviyelerden bir şey yapsam, yani ben çürüyen nesnelerle falan  bir şey çıkarsam buraya sadece düşündüğüm şeyleri yapsam kimse anlamaz.

 

Bu güzel söyleşi için hocama teşekkür ederim. Bu söyleşi heykel sanatına bakış açımı değiştirdi ve daha çok sevdirdi.

İyi Seyirler.

  Bu yazı 710 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI