NAZAN BOZAN
  Güncelleme: 25-11-2020 10:12:00   23-11-2020 11:24:00

Şiddete Hayır!

Elimde mikrofon, kentin en işlek caddelerinden birinde geçtiğimiz Cuma namazı sonrası koşturuyorum.

Yaklaşmakta olan 25 Kasım Kadına Şiddette Hayır! Günü ile ilgili röportaj yapmak amacım.

 

 

Ulusal bir komitenin Lions Başkanı olarak kadınların düşünceleri, yaşamları ve verdiği tepkiler üzerine bir

çalışma yapmak istiyorum...

Ama ne mümkün!!!???

 

 

Gördüğüm her kadına uzattığım mikrofondan kaçan, korkak, ürkek, yaralı kadınlar ile karşılaşıyorum.

"Konuşursam yine dayak yerim" diyor bir kadın bezgin sesiyle.

Bir diğeri sorumu duyar duymaz ağlamaklı gözleriyle yanımdan uzaklaşıyor…

Allah'ımm neler oluyor güzel ülkemin çilekeş kadınlarına!

Ne zaman bunca suskun olmayı, kaderleri olarak görmeyi, her olumsuzluğu kabullenmeyi öğrendiler.

Neden kaçıyorlar mikrofondan, neden anlatmamak için bunca direnç gösterisi..

Oysa sorduğum ilk soru "25 Kasım kadına şiddette hayır günü" ile ilgili konuşabilir miyiz?

 

 

Karşımda ise Zombi görmüş gibi dehşet yüklü bakışları ile kaçmak için uğraşan kadınlar.

Konuşan 8 kadının hemen hemen hepsi böyle bir gün olduğundan bile habersiz. Konuşma cesareti gösteren 3-5

kadın ise yıllarca uğradıkları fiziksel şiddet sonrası çocukları büyüyüp elleri ekmek tutunca ancak boşana bilmiş

ve şiddetten kurtulabilmiş kadınlar. Duygusal ve ekonomik şiddeti kelime olarak bile bilmiyorlar.

 

 

Kamerayı ve mikrofonu kapatmamı istiyorlar ancak o zaman en iyi senaryo yazarlarının bile dudaklarını

uçuklatacak dramatik yaşam öyküleri dinliyorum.

Boğazıma düğümlenen bu duygunun adını bile bilmiyorum.

Üç saatlik sokak röportajımın sonunda kamera önünde ancak 16 kişi ile konuşabilmişim ve bunların dokuzu

erkek.

 

 

Konuştuğum erkekler ise hâlâ "Adam" olma yolunda çok yol kat etmesi gerekenler. Hâlâ kadın söz

dinlemediğinde, yemeğin tuzu, sobanın bacası, bluzun rengi, komşunun derdi gibi çok önemli!!! konularda itişip

kalkışmayı atılan bir tokadı masum görecek kadar engin!!! görüşleri olanlar.

 

 

Birden beynim beni çocukluk yıllarıma, TV'nin her dakika açık olmadığı saçma sapan yayınlar izletmediği o yıllara

götürüyor. "Küçük ev", "Tatlı Cadı", "Beyaz gölge", "Bizimkiler" gibi öncelikle sevgi ve saygıyı pekiştiren ne

güzel diziler izlemişiz, kırıp dökmeden, tek bir şiddet sahnesine maruz kalmadan, insan olmak adına gereken tüm

mesajları satır aralarında veren....

 

 

Ah kadınlar! Bizim kadınlarımız...

 

Yıl 2020 olsa da sofrada yeri öküzümüzden sonra gelen, dağlara kaçırıp, uğrunda hapis yattığımız, korkunç ve

mübarek elleriyle Kurtuluş Savaşı'nda Mehmetçik ile cepheden cepheye koşturduğumuz, mermi taşıyan,

omuz olan, korkmayan, ürkmeyen, Cumhuriyet ile birlikte her konuda öncü olan....

 

Bizim kadınlarımız....

 

 

Ne zaman bunca suskun

Ne zaman bunca ürkek

Ne zaman bunca çaresiz oldunuz

Çalan telefonda Simyaci' nin sesiyle toparlanıyorum, “Ne yaptığımı soruyor, nasıl olduğumu", "Ağrıyan belim

ile çok ayakta kalmamamı kendimi yormamamı", ona içsel bir savaşın tam ortasındayım diyemiyorum. "Hep

ayakta olmalıyız neler dinliyorum bilemezsin demek istiyorum" ama dinlediklerim karşısında onu bile

beceremiyorum.

 

Bizim kadınlarımız.....

 

Ne olur konuşmaktan çekinmeyin, ne olur şiddettin hiç bir türüne baş eğmeyin. Ne olur destek almaktan,

mücadele etmekten vazgeçmeyin. Yazgınız olarak kabul etmeyin.

Siz bu ülkenin kaderini değiştiren Kurtuluş Savaşı'nın analarısınız, kendi kaderiniz için de savaşmaktan yılmayın.

 

Siz ayağa kalktığınızda korkuların nasıl küçüleceğini unutmayın.

 Ayakta durun!

Sağlam durun!

Güçlü durun..

Haklar verilmez, alınır Unutmayınnn.

Kutlanılacak 25 Kasım'lar olması dileğimle,

Huzura çıksın yolunuz

  Bu yazı 3394 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI