SEVMEK ama NASIL??

Muavinin uzattığı meyve suyu, kek ikilisi nedeniyle başımı okuduğum gazeteden kaldırıyorum.

Okuduklarım beni fazlasıyla etkilemiş olmalı ki, bir süre boş gözlerle bakıyorum etrafa.

Oysa şehirlerarası yolculuklarda çevreyi incelemeyi çok severim ben, hele ki kar yağışının tüm çirkinlikleri örttüğü mutluluk, huzur veren o görüntüsüne bayılırım.

Bu sefer öyle olmuyor artık, yazmaktan yıldığım, sorunu bildiğimiz ancak çözüme bir türlü ulaşamadığımız kadın cinayetlerine bir yenisinin daha eklenmiş olması beni derinden sarsıyor.

Tablo güzelliğindeki doğaya bakarken nedeni ne olursa olsun kimsenin bir başka canlının yaşam hakkını alamayacağı düşüncesi ile boğazıma oturan yumru ile yutkunuyorum.

Otobüs camında muhteşem bir kar manzarası var.

Beynim yine bir astral yolculukta çocukluğuma gidiyorum. Cuma akşamları okul çıkışı ucu ucuna yetiştiğim Heidi çizgi filmine Alpler'e, Peter'e Clara'ya göz kırpıp  sevgi dolu bir yolculukta ilerliyorum.

Hep çocuk kalabilsek keşke ve sadece düştüğümüzde acısa canımız, annemiz üfleyince kapansa tüm yaralarımız.

Çok mu zor yine, yeniden insan olmamız???

Yıllar önce Yeni Türkü "Biz büyüdük ve kirlendi dünya" derken bu günleri mi görmüştü acaba.

Öldürülen kadınların çoğu eşleri, sevgilileri, hayat arkadaşları gibi "Özel" kişiler!

Sevginin adı ne zaman bencillik, şiddet, azrail ile anılır oldu.

Kim verdi bu hakları, ne zaman "Ya benimsin ya toprağın" diye düşünecek kadar Arabesk olduk.

Sevmek birlikte çoğalmaktı aslında, el ele büyümek...

Yanlışlarına rağmen sevebilmek..

Ne diyordu sırrın sahibi Mevlana

"Sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli

Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı, dayanılması olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı."

Seveniniz bol olsun diye bitireceğim ama "Kalp dediğin zaten atıyor, marifet ritmi değiştirende" diyen şaire atıfta bulunarak,...

Öyleyse güzel seveniniz ve ritmi mutluluk ile arttıranınız bol olsun hayatınızda ve şartlar ne olursa olsun bir rehberiniz.

Sevgili dost Northwest Üniv. Doc. Dr. Çağlar Seziş bakın bu konuda neler diyor.

Kadına şiddet genelde sosyokültürel açıdan ele almak gerekir. Şiddetin farklı açıklamaları ortaya konsa da, bazen şiddet bireysel faktörlere dayanırken başlangıcı yine sosyokültürel açıdır. Çünkü şiddetin olmaması için eğitim noktası ailedir. Çocukların her zaman için ilk örnek aldığı ebeveynleridir.

Aile içinde şiddet varsa, o ortamda yaşayan çocuk büyüdüğünde şiddete meyilli hale gelecektir.

Günümüzde yapılmış sosyal deneylerden birini örnek alırsak aile içindeki şiddetin karşı cins seçiminde de etkili olduğunu görürüz. 

Kadınlara sorulan; hayatınıza almak istediğiniz erkek modelini nasıl tanımlarsınız, Serseri yada Kaba Erkek mi?

Efendi Erkek mi sorusuna %45 oranında Serseri yada kaba Erkek cevabı verilmiştir.

Bunun sebebi de şiddet olan ailede büyümüş kız çocuklarının şiddet gösteren baba figürü üzerinden seçimlerinin de, bilinçaltının yansıma ile etkilenmektedir.

Bunun yanı sıra kadına yönelik şiddetin gün geçtikçe artıyor olmasının nedenlerinden birisi de herkesin evinde bulunan televizyonda mafyavari diziler ve şiddet içeren diziler bu konuda önemli rol oynamaktadır.

Genel olarak bakıldığında kadına şiddetin sadece fiziksel olmadığını, hatta önemli ölçüde Psikolojik şiddetinde olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Buna örnek olarak Psikoloji biliminde  "Gas Lighting" adında bir etki vardır.

Bazen farkında olmadan  bile uygulanan bu psikolojik şiddet kişinin hayat kalitesini bozar hatta zihinsel problemler dahi yaşatabilir.

Kısaca, kadına şiddetin  engellenmesi için önce aile içinde şiddetin olmaması gerekir.

Mesele sevmek değil

Kime sorsanız seviyor zaten

Mesele güzel sevmek

Kırmadan, yormadan, acıtmadan...

2021 "İnsan" yılı sevginin, saygının, aşkın yılı olsun..

Bir ay sonra kutlanılacak Sevgililer Gününe yüzümüz olsun ♥