Bütün kötülükleri bir kenara bırakırsak hani, Rengarenk bir dünyamız ve geleceğimiz var olduğunu anlarız aslında…
Ama bunu fark etmek için önce umutlu olmak…
Sonra; Aldığımız her nefese şükretmek gerek…
Şayet kendimize bir çekidüzen vermemiz gerektiğini fark edersek, işte o zaman çok daha yaşanır hale gelir çünkü bu hayat!
Bu basit gibi görünen ancak içine dünyayı sığdırmış iki formülü idrak ettiğimiz anda,
Daha önce hiç tanımadığımız birileriyle asla selamlaşmazken, bir parkın etrafında kendimizi sohbet ederken bulabiliriz.
Dayanışmayı,
Gülüşmeyi,
Birlikte ağlamayı öğreniriz.
Asla yan yana gelmeyeceğimizi düşündüğümüz farklılıklarla beraber ağaçların altında nöbet tutmayı da…
Kim bilir ne kadar çok şeye şükretmek gerekirken, aksine şikayetçi oluyor ve şu kısacık hayatı hem kendimize hem de karşımızdakine(lerine) zindan ediyoruz…
Şimdi tüm bunları ben neden mi yazıyorum?..
Birkaç gün evvel bir vatandaştan mailime gelen bir yazı beni çok düşündürdü de ondan… Bende bu çok güzel ve özel yazıyı virgülüne, noktasına kadar sizinle paylaşmak istedim. Orkun Taşdemir okuruma çok teşekkürler. Şükürler olsun ki hala böyle insanlar var.
***
“Bir kadın her gece uyumadan dua eder ve Allah’a şükrederdi.
Ve bir gece kendince şöyle bir şükür duası etti:
Gerçekten de şükretmemiz gereken ve şükretmesini unuttuğumuz ne kadar nimet var aslında…
ALLAH’IM! VERDİĞİN TÜM NİMETLERE ŞÜKÜRLER OLSUN
Ve çok şükür ki bu yazıyı mail olarak atacak bir gazeteci arkadaşım var…”