Güncelleme: 17-01-2020 01:42:00   16-01-2020 18:16:00

Yağmurdan kaçarken doluya tutulma...

Toplum bizi o kadar yoğun çelişkiler ile buluşturur ki bazen içinden çıkamayız.Olup biteni anlamaya çalıştıkça daha da batarız. Öyle ki; Bir yerden sonra, karşılaştıklarımızı sağlıklı bir zemine oturtmak için beynimizin bütün çabası bile yeterli gelmez. 

Neden-sonuç ilişkisi kuramayız; Devamında da mantıklı bir çerçeve çizememeye başalrız... 
Çünkü her toplum kendi doğrularını dayatır ve uslu uslu onlara uyum sağlanmasını ister. 
Ve tam da bu çelişkiler ve dayatmalar, bazen insanı zıvanadan çıkarır!  

 

Örnekler saymakla bitmez...; 

 

Kişi bir meslek kazanmak amacından ziyade aile baskısından kurtulmak ve özgürlüğe kavuşmak arzusuyla üniversiteye gider.

Bu kez de Üniversiteyi kendi kararı veya aile dayatmaları sonucu kazanan kişi ‘’Sen ne okuyordun, oradan mezun olunca ne olacaksın?’’ baskılarına maruz kalır. 


Okul henüz bitmeden akrabalar, aile dostları, konu komşu çoktan senin için iş aramaya başlamışlardır. 
Sonrasında devam eden evlilik baskılarıdır. 
Evlenmeyi hiç düşünmeyen kişi kendini bir anda bu durumun içinde bulur. Evlendikten sonra ise çocuk beklenir. 
Eğer hala daha çocuğun yoksa mutlaka evliliğinle ilgili bir sorunun vardır... hatta hiç vakit kaybetmeksizin 'kısır'' teşhisi konulur... 

Belirlenen bu sıraya uymamak ve bu kavramların dışında kalmak dışlanmayı ve yargılanmayı getirir.

 

Uygulanan baskıların sonucunda...


Önce yanlış meslek tercihi, sonra da toplumdan farklı olan kişinin dışlanması ortaya çıkar. 
En nihayetinde Başkalarının dayatmaları sonucu istediğimiz hayatı yaşayamaz hale geliriz.


İlginç olanı şudur ki, 


Zamanla, her ne kadar bu baskılara isyan edip kabullenmesek bile, hayatımızı çevreleyen bu baskılar ister istemez bizi çemberine alır ve kendi yolumuzu çizemez hale geliriz. 


Halbuki...


Neden kendi hayatımızı yaşarken başkalarını düşünmek zorundayız? 
Yoksa Birbirinden alakasız olan insanlar için mi yaşıyoruz? 
Neden kendi kararlarımızı kendimiz almak yerine toplum kalıbına uymaya çalışıyoruz? 
Kendimiz olmayı unutuyoruz ve bu baskılara kapılıp gidiyoruz. 

 

Teslim mi oldunuz baskıya? Buyrun o halde cenaze namazına!

 

Çünkü...


Toplum baskısı ile bunalır insan!   

 

Küçük yaşlarda Anne ve Baba baskıs ile başlayan serüven, El Alem ne der baskısı ile devam eder...
Ama yetmez! Önce sevgili, sonra eski sevgili baskısı, eş, eski eş baskısı ile devam eder, akabinde de tüm bunlara kısacası 'DUL'  baskısı eklenir.

 

Sonuç? Zincirleme kaza!

 
Bu yüzden de, Her gün daha da çıkılmaz bir hale geldiğimiz şu günlerde, önce ve de acilen psikolojimizi düzeltmemiz gerekiyor. 


Kendimiz başaramıyorsak da yardım almamız... 
 

Çünkü;

 

Sağlıklı kararlar, sağlıklı bünye alınır. 


Herkes başını ellerinin arasına almalı ve iyi düşünmeli...
 

En başta biz anne babalar olarak sağlıklı düşünmeliyiz ki, ani kararlardan kaçınalım, öfke kontrolünü öğrenelim ve çocuklarımıza sağlıklı düşünmeyi, davranmayı öğretebilelim ki...
 

Kızlarımız, Oğullarımız sağlıklı ilişkiler, doğru seçimler yapabilsinler, 
Sıkıntılı durumlardan kurtulmak için kendilerini çıkmaza sokmasınlar

ve sırf bizlerin, toplum baskısından dolayı hayatlarına onarılmaz yaralar açmasınlar... 


Yağmurdan kaçmasınlar, doluya tutulmasınlar...

  Bu yazı 2822 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI