Adamın biri yolda yürürken bir otobüsten birisi çay kutusu fırlatmış.
Çay kutusu adamın kafasına çarpmış ve ne olduysa bundan sonra olmuş...
Adamın tüm vücut organları dile gelmiş ve kendi aralarında konuşmaya başlamış.
Beyin: "Merhaba" demiş. "Ben sizin kralınızım! Ben ne dersem o olur"
Ayaklar: "Yaşa kralımız" diye bağırmış.
Eller: "Emret kralımız" demiş.
Mide bu durumdan hoşlanmayıp homurdanmaya başlamış.
Gözler: "Nereye istersen bakarım" demiş,
Kulaklar: "Ne duyarsam söylerim" demiş.
Tüm bu konuşmaları dinleyen Kalp, "Bizim kralımız olabilirsin, ama bizim iyiliğimizi düşünmek için kralımızsın! Böbürlenme, sen bizim içinsin, biz de senin için. Birbirimize muhtacız" demiş.
Beyin Kalbe omuz silkmiş... El ile, Ayak ile, Kulaklar ile, Gözler ile "Kralımız, Kralımız" tezahüratları altında çıkıp tüm vücudun üstündeki sarayına yerleşmiş.
İlk günler çok güzel geçiyormuş... Tüm vücut ahenk içinde çalışıyor, mutlu mesut yaşıyorlarmış.
Gözler görüyor, kulaklar işitiyormuş.
Beyin gelen verilere göre yapılacaklara karar verip ayaklara emir veriyor, tüm vücudu hareket ettiriyormuş.
Ellere emir veriyor, faydalı işler yaptırıyormuş.
Mideye ihtiyacı olan besinleri göndermek için planlar yapıyormuş.
Derken bir kaza olmuş, elin parmaklarından birisine büyük bir çivi batmış, parmakta büyük bir yara oluşmuş.
Parmak konuşmaya başlamış: "Ey beyin, ey kralım bana bir çivi battı. Yardıma ihtiyacım var. Durumum kötü."
Beyin bu durumdan hoşlanmamış. Güllük gülistanlık ülkesinde böyle bir sorun çıkabileceğine inanmıyormuş, bunun kalp tarafından kendisine karşı kurulmuş bir komplo olduğunu düşünmüş.
Demiş ki: "Ey parmak. Sen yalancı bir hıyarsın. Vücudumuzun durumu da, senin durumun da gayet iyi. Böyle ucuz numaralarla, algı yönetimleriyle beni tahtımdan edebileceğini mi sanıyorsun!"
Vücudun diğer üyeleri de durumlarından memnunlarmış, beyne inanmışlar ve parmağa; "Yalan söyleme, sen beynimize kralımıza karşı mı geliyorsun, hakaret mi ediyorsun. Seni vücudumuzdan koparıp atarız, çürür gidersin. Kes sesini otur oturduğun yerde" demişler.
Kalp bu sırada söze girip, "Ey yurttaşlarım. Hepiniz gördünüz, parmağa çivi battı. Şimdi nasıl bu gördüğünüzü inkar ediyorsunuz. Ey beyin, bu parmak da senin yönettiğin vücudun bir parçası değil mi, onu koruyup kollamak için vücudun tepesindeki sarayına çıkmadın mı?" demiş.
Beyin kalbe: "Kes sesini alçak! Vücudumuzun durumu gayet iyi, hiçbir sorun yok. Senin niyetin vücudu ele geçirmek" demiş.
Vücut da kalbi yuhalayınca kalp "Ne haliniz varsa görün" demiş ve susup köşesine oturmuş, işine bakmaya devam etmiş.
Aradan günler geçmiş, parmağın yarasına mikrop bulamış, iltihaplanmış ve el de bu durumdan rahatsız olmaya başlamış.
El beyne demiş ki, "İşler kötü, parmaktan bana da mikrop bulaştı. Zamanında çözüm üretmediğin için ben de hasta oldum. Sen nasıl bir yöneticisin allahın belası!"
Beyin bu lafları duyunca çok sinirlenmiş, gözü dönmüş ve diğer ele emir vermiş. Bir balta ile bu eli vücuttan kopartıp atmış. Emir vermiş gözler fıldır fıldır dönmeye başlamış, ağız kükremeye başlamış, ayaklar tepinmeye başlamış, kulaklar çınlamaya başlamış.
Beyin bağırarak tüm vücuda, "Hepiniz haddinizi ve yerinizi bilin. Vücudumuzun durumu çok iyi, hiçbir sorun yok. Vücudumuza zarar vermek isteyen dış güç mikroplar yüzünden zorluk yaşıyoruz ama bu hain terörist el ve parmak gibi vücudumuza ihanet etmeyin" demiş.
Olan biteni hayretle izleyen kalp daha fazla dayanamayıp söze girmiş: "Ne yaptın sen! Kopardın eli. Sen nasıl bir delisin böyle, o el de senindi. Delirdin mi!?"
Beyin kalbe çok sinirlenmiş ancak söküp atamayacağı için bu lafları yutmak zorunda kalmış. Demiş ki: "Ey kalp, bu dış güçler senin de beynini yıkamış, bunlara inanma sen. Bak vücudumuz tekrar ahenk içinde. Düzenimizi bozup bizi mahvetme. Dış güçler mikroplarla yaptığımız mücadeleye taş koyma."
Kalp konuşmaya başlamış: "Yav ne alakası var dış güçler mikroplarla, sen zamanında parmağa çivi batsdfkjhsadrkafdshülo kalbi tartaklamaya başlamış diğer vücut organları.
Ayak demiş ki: "Dış güç mikropların ekmeğine daha fazla yağ sürmeyi kes. Yeter artık, hainlik yapma"
Diğer organlar da alkışlamışlar. Mide homurdanmış. Kalp "Alayınızı … saygıyla selamlıyorum" demiş ve kendi köşküne çekilmiş.
Aradan günler geçmiş, kesilen elin boşluğundan kanlar sızıyormuş, mikroplar giriyormuş. Vücut iyice güçten düşmeye başlamış, vücudun bazı organlarında da homurdanmalar başlamış.
Beyin hepsini ayaklara ve ellere dövdürüyormuş, susturuyormuş. Tüm bunların kendisini vücut sarayından indirmek için bir numara olduğunu düşünmeye devam ediyormuş. Vücutta bir sorun olmadığını söylüyormuş, bu yaşanan ateş yükselmesinin dış güçler mikroplar yüzünden olduğunu, dış güçler mikroplar olmasa her şeyin güllük gülistanlık olacağını, bu dış güçler mikroplar ile yapılacak mücadeleye tüm vücut organlarının destek vermesi gerektiğini söylüyormuş.
Kalp artık yediği dayaklardan sıkılmış, sesini kesmiş ve sadece izliyormuş.
Aradan günler, aylar geçmeye devam etmiş.
Mikrop tüm vücuda yayılmış, iltihap kola da yayılmış oradan omuza yayılmaya başlamış, vücudun tüm enerjisi dış güçler mikroplar yüzünden yitip gitmiş...
Beyin "Kalk" diyormuş kola, enerji olmadığı için kalkamıyormuş.
Kalb Kola: "Kan pompala" diyormuş, Kalp "Kanda enerji yok" diyormuş.
Mideye "Kana enerji yükle" diyormuş, Mide "İçimde yiyecek yok" diyormuş.
Ele Mideye "Yiyecek doldur" diyormuş, El "Yerimden kalkacak enerjim yok" diyormuş.
İşler iyice kötüye gitmeye başlamış, vücudun ateşi gittikçe yükselmiş.
Kanda enerji yokmuş, midede yiyecek yokmuş, kolda kalkacak güç yokmuş.
Tüm vücut üyeleri kalbe gidip "Ey kalp. Dış güç mikroplar bizi mahvetti, sen akıllı ve tecrübelisin. Bize bir çıkış yolu göster" demiş. Kalp daha fazla dayanamayıp tüm vücut organlarının ortasına atlamış ve tekme tokat yumruk hepsinin ağzını burnunu kırmış. "Ulen hala dış güç mikroplar yüzünden olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bütün bunların beynini yediklerim" demiş.
Bu sırada dış güçlere karşı verdiği savaşı kaybettiğini düşünen beyin gelmiş, vücudun bu halini görünce vücuda moral olsun diye "Aşağı taraflarda kocaman yemekler buldum. 100 milyar dolar değerinde burgerler, jelibonlar buldum. Gidip onları mideye indireceğiz ve tekrar gücümüzü kazanacağız" demiş. Bunu duyan vücut organları tekrar kalbe sırtını dönüp "Yaşa Kralımız" diye beynin etrafında dans etmeye başlamışlar.
Kalp "Size su veren itfaiyenin hortumunu keseyim" demiş ve köşküne çekilip vücudu izlemeye devam etmiş.
Vücudun hikayesinin devamını bir süre düşünüp öyle yazacağım, umarım tüm organlar akıllanır ve hikayemi mutlu bir sonla bitiririm. Esen kalın, kalabilirseniz.