CEMİL AYDIN
  Güncelleme: 08-07-2020 08:38:00   08-07-2020 08:36:00

Baro tartışmaları gölgesinde adalet!

Blaise Pascal'ın "Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adil olması gerekir" sözü her dönem için ders niteliğindedir.

Biliriz ki yaratılış gereği hak vardır ve de hak kuvvetin üstündedir.

Olması gereken de budur.

Fakat, maalesef zaman zaman belki de önlenemez büyük bir zaman sürecinde;

Adaletsizliği engelleyecek gücümüz olmayabilir. Ama karşı çıkmayı beceremediğimiz bir an olmamalıdır.

Adaleti ve hukuku her zaman aramalı ve istemeliyiz ki cemiyet yapısı sağlam olsun.

Olağanüstü durumlarda toplum ve katmanları ayakta kalabilsin, direncini yitirmesin.

Adaletin olduğu yerde huzur ve güven vardır.

Benjamin Franklin'in ifadesiyle "Adil hareketlerin başlıca özellikleri merhametli ve sabırlı olmaktır."

Türk Milliyetçilerinin, ülkücülerin 1980 öncesi ve sonrası zor dönemlerinde içtenlikle attığı, siyasi, sosyal ve ekonomik meselelere çözüm yolu gösteren her yönüyle anlam yüklü bir slogandı;

"Hak, hukuk, adalet."

Slogandan öte onurlu bir hayat manzumesi idi.

1960 ve 1980 askeri darbelerini aktif, sürgün ve mahkumiyet aşamalarında bizzat yaşamış ve de " en kötü demokrasi en iyi ihtilalden evladır" diyen merhum Başbuğ Alparslan Türkeş ülkemizin zaman zaman karşı karşıya kaldığı siyasi ve sosyal sorunlar karşısında sık sık "hukukun üstünlüğüne" vurgu yaparak çıkış yolunu gösteriyordu.

Hukuk ve adalet.

İnsanoğlunun yaradılışından bugüne vazgeçmediği, her platforma bazen yüksek sesle bazen de sessizce ama isyan edercesine aradığı, hayatın en önemli ihtiyaçlarını içeren kavramlar.

Dünya ve insanlık şimdilerde daha da büyük bir özlem çekiyor tesis edilecek adaletli bir nizama.

Pascal'ın ifade ettiği gibi,

"Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim.  Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.

Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık"

İşte, güçlü olanı haklı kıldıktan sonra dünyanın, özellikle de Ortadoğu'nun ve Doğu Türkistan'ın hâli.

Daha doğrusu insanlığın durumu ortada.

Yine Başbuğ'un sözleriyle devam edelim.

"Dünyada eşkıya kanunu hüküm sürmektedir. Oysa hak güçlünün değil haklı olanındır" diyerek Nizam-ı Alem'e vurgu yapıyordu, emperyalist zalimlere karşı.

Tüzel ya da gerçek kişi ayırımı yapmadan herkes, her kurum, her yapı yaradılışımız gereği insanca, korkusuzca yaşamak için adil olmalıdır.

Zira,

"Allah adildir, adaleti emreder, ve adil olanı sever."

  Bu yazı 4975 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI