NAZAN BOZAN
  Güncelleme: 21-06-2021 08:22:00   20-06-2021 11:14:00

Ben bu hayatta en çok babama kızgınım...

Beni tanıyan, babamı tanıyan herkesin okuduğunda şaşırdığı bir cümle oldu yazıma giriş cümlesi eminim.

Ama ben bu hayatta en çok babama kızgınım.

Çocukluk ve baba denilince herkesin aklına gelen baba kavramından çok uzak bir babam vardı benim.

O benim ilk kahramanımdı.

Pelerinsiz kahramanlar serisinin ilk erkek figürüydu.

Gözleri hep sevgiyle bakardı ve ben onun hep "Kontes"iydim..

Kontes... Babamın bana seslenme şekliydi.

Babasız ve çocukluğunu hiç yaşamamış bir babanın tek çocuğuna, biricik kızına sevgi dolu seslenişiydi.

İlkokul veli toplantısından gözü yaşlı gelmiş, "Öğretmenin onca velinin içinde senin için o kadar güzel, o kadar naif cümleler kurdu ki göğsüm kabardı, gurur duydum seninle bir kez daha, sen benim Kontes'imsin" demiş o günden sonra tüm seslenişlerinde "kontes" kalmıştım.

Şimdi düşünüyorum da kelimelerde yetim kalır mıydı?

Sahi bazı duygularda ölür müydü yaşam denilen yolculukta.

İnsani hiç kimse babası gibi sevebilir miydi, koruyup, kollayıp, küsüp sarılıp ama hiç sevmekten vazgeçmeden bağrına basabilir miydi?

Ben bu hayatta en çok babama kızgınım..

Zannederdim ki her erkek babam gibi..

Tatlı sert, sevecen, merhametli, maceracı, cömert, anlayışlı...

Belki de böyle bir babanın kızı olduğum için koştura koştura evlenenlerdenim ben.

23 yaşımda evlenmiş 24 yaşımda anne olmuştum.

Zannediyordum ki her erkek benim babam gibi baba olacak, eşi ve evladı için dünyayı tersinden döndürecek.

Dedim ya benim babam pelerinsiz kahramanlar serisinin ilk figürüydu. Ama yaşam senaryosunun içinde çok fazla kahraman rolü yoktu ve evlendiğim erkek benim baba figürümle hiç bağdaşmıyordu.

O zaman anladım ki "Erkek" olarak doğmak bir ilahi takdir olsa da adam olmak baba olmak herkese nasip olmuyordu.

Ben yeryüzünün en şanslı çocuğu olarak büyüdüm böyle bir baba evinde.

Hele çocukluğum denilince akşam okul çıkışlarında kapı önünde bekleyen babam gelir gözlerimin önüne. Özveridir babam..

Her pazar sabahı evde en erken kalkanımızdır o bizim, sobayı yakıp üstünde mis gibi kızarmış ekmek kokusu ile pazar kahvaltılarımızı hazırlayan.

Emektir babam… Veli toplantılarımın tek katılımcısı, kitap kurdu olma sebebim, gezi tutkularımın tetikçisi, mutfak kültürüm, maceracı yanım, merhamet duygum, ne yaşarsam yaşayayım dimdik durabilme sebebim.. Güvendir babam...

Herkesin hayatının durduğunu hissettiği dönemleri vardır.

Benim hayatım da apartmanın kapısına cenazesinin getirildiği gündü.

Hayat durmuş, içime sığmayan bir acıyla nefes almaya çalışıyor ama beceremiyordum. Ondan sonra pek çok şeyi beceremediğim gibi..

Gerçekten de bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmadı.

Kitaplar yarım kaldı, oyunlar kahkahasız.

Bayram sabahları boynu bükük kaldı, özel günler anlamsız.

Hediyeler masa üstünde kaldı sahipsiz.

Yıllar sonra bir arkadaşım fal bakarken "Sen çocukken hiç bir şey istememişsin, her şeye razı olmuşsun" demişti.

Bir an durup, düşünmüştüm. Evet istememiştim.

Çünkü istemek kelimesi sahip olunmayan bir nesneyi, duyguyu arzulamak ile ilgiliydi.

Benim hiç istek duyacağım bir arzum olmamıştı ki…

Herkesten farklı bir babam vardı benim, annemi ve beni mutlu etmek için uğraşan.

Benim öğrencilik yıllarımda Bursa'da topu topu iki özel okul vardı, ben babamın isteği ile bu okullardan birinde öğrenim görüyordum, kendisine ait hiçbir oyuncağı olmayan babam bana yurtdışından oyuncak getirtiyor, maceracı ruhunun sürükleyici etkisi ile yaşıtlarım yaşadığı şehri bile tanımazken ben Türkiye'yi dolaşıyor, her hafta yeni çıkan iki üç kitabı benim için alıyor hafta sonları o kitaplar üzerine söyleşiler yapıyorduk.

O yıllarda işi nedeniyle sık sık gittiği İstanbul'dan yeni sezon giysileri alıyor annem ve ben günün modasını üzerimizde taşıyorduk.

Tiyatro da tüm oyunları izliyor, her yıl değişik bir beldede tatil yapıyor, bolca anı biriktiriyor, her gün yeni bir deneyim kazanıyor, büyüyordum.

İstemek nasıl olurdu bilmiyordum ki, hayat bana en güzel şekilde sunuluyordu.

Onun için bir şey istemeyi becerebilen kadınlardan olamadım hiç bir zaman..

Babamın vefatıyla bir peri masalı sonlandı benim hayatımda. Çekilmez ve anlamsız oldu, ardından boşandım ve öğrendim ki kimse babam gibi olamazdı.

Yıllarca kabusa dönüşen günler yaşattı bana Özel günler.

Evren boşlukları sevmez derler…

Çok yıllar sonra kızımdan bir torunum oldu, minik esmer bir bebek.

O gün ilk kez istedim.. Babamın hayatta olmasını çok istedim, o minicik bebeği benim hayatımın  yeni kahramanını görmesini istedim tüm kalbimle…

Keşke torunumu görebilseydin bunu diledim.

Güzel ve mutlu bir ömür istedim onun için, o minik ayakları ile sağlam basabileceği güçlü bir yaşam istedim.

Ailesi, ülkesi, kendisi için başarılı ve sağlıklı bir gelecek istedim.

Yıllar geçti, film senaryoma Simyacı'm girdi.

Onun çocuklarına yaklaşımını izledim.

Tekrar babam gibi sahneye. Babam gibi bana yemek hazırlayışlarını izledim.

Geceleri üstümü örtüşünde ki sevgiyi, merhameti izledim

Bir kez daha istedim, ömrüne ömrümü koymayı.

Geçmişte duam, bugünüm de umudum, gelecek de yol arkadaşım olmasını.

Ben bu hayatta en çok babama kızgınım… Onun yüzünden beklentilerim hep çok yüksek oldu benim.

Onun yüzünden sevemedim yalancı sevdaları, yüreğinde sevgi ve merhamet taşımayanları. Mert rolündeki namertleri..

Bu babalar günü siz ne yapacaksınız bilmem, ben mezarı başında olacağım baba kız söyleşeceğiz yine.

Geçen ay Simyacı ile kabrine diktiğimiz minik ağacı sulayacağım, torunumu anlatacağım uzun uzun, ilk karne heyecanından bahsedeceğim.

Benim ki bir masal kahramanı babaya, masaldan çıkıp gelen biri küçük, diğeri büyük iki sevdayı anlatmak olacak...

Siz neler yapacaksınız birlikte? Güne güzel bir sabah kahvaltısı ile mi başlayacaksınız baba ocağında...

Film izleyip gülecek misiniz, nefes nefese kalana dek oyun oynayacak misiniz, okuduğunuz kitabı anlatacak mısınız babanıza, tatil planlarınızı gözden geçirecek misiniz son kez??

Babanız hayatta ise sımsıkı sarılın boynuna, kokusunu çekin içinize. Sonra hayat size istemeyi öğretse de cömert olmuyor ne yazık ki.

Ve hiç kimse bayram sabahı babanızın yerini dolduramıyor.

Bu yazıyı okuyan her biriniz beni anımsayın olur mu??

Hiçbir duygunun tam karşılığını bulamadığı 21. yy da "Baba ocağı" kavramının ne denli önemli olduğunu anımsayın.

Öpün ellerini

Şimdi istiyorum baba

Mekanın cennet olsun

Kabrin hep nurla dolsun

Tüm babaların günü kutlu olsun

Kutlanılacak nice güzel günler olsun…

  Bu yazı 4063 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI