Mum gibi olmak deriz.
Bunu “yola gelmek” veya
“yola getirmek” anlamında kullanırız.
Oysa ki mum gibi olmak o yolda eriyip bitip
gitmektir
Tıpkı bedenlerimiz, ruhlarımız gibi...
Bir mum dükkanına girdiğinizde gözümüzü alamayız
her biri ayrı bir renkte, şekilde, kokuda olan mumlardan mesela.
Hepsi cezbeder ve evimizin olduğu gibi birçok
mekanının en güzel objesidir mumlar.
Kokusunu rengini en beğendiğimizi alır
sehpanın üstüne getirir koyarız örneğin.
Ve tek bir kibrit alevi mumun yanmasına yeter.
Biz de o yanan mum ışığında kimi zaman
romantizmi, kimi zaman sakiniği, kimi zaman huzuru
ve bazen de hüznü yaşarız...
Hatta; Mum ışığında kaybolmak ister insan
bazen…
Mum ışığı ile aydınlatmak ister hayatını ve mum
ışığı kıvamında, bir sigaranın dumanını
seyrederek tüketir alevin harını.
Bazen deli gibi ağlarsın mum ışığında…
sorgular yüreğini alev alev…
Ve yatma vakti geldiğinde usulca üfler söndürürüz
etrafımızda yanan mumları...
Ertesi akşam yine yakarız, sonra yine, bir sonra ki akşam yine…
Bitmek tükenmek bilmez yine'ler...
Ve hiç düşünmeyiz ve bizim için bu kadar anlam ifade eden
mumun aslında gözümüzün öünde eriyip bittiğini
görmeyiz…
Bir kibrit aleviyle yandığı ilk andan, bittiği
son ana kadar mumun alevi ve yaydığı ışık
hep aynıdır çünkü.
Titrektir mum ışığı... kuytu karanlıkları
aydınlatmaz, rahatsız etmez...
Tükettiğimizi, sona geldiğimizi
anlayamamamız o yüzden!
Bir anda söner ve kararır ortalık.
Mum ve ışığı bizi yansıtır o yüzden.
Son derece basit gibi görünse de aslında çok özeldir.
İnsan olmanın çeşitliliği, renkliliği ve yok
oluşudur “mum gibi olmak”
Yavaş yavaş, usul usul, eriyip gitmek…
Kiminin ömrü uzun.. kiminin kısa..
Mum gibi içine içine erirsin.
Demem odur ki;
'Mum gibi olmak' kolay iş değildir…