Güncelleme: 13-02-2020 11:28:00   13-02-2020 11:12:00

Kedi olmak gibi bir şey…

 

 

Süresini, rotasını bilmeden çıktığımız hayat yolculuğunda, yüreğimize vuran ne çok ayaz var…

 

Kurak çöl rüzgarları da çabası..

 

Paylaştığım tüm yazılarda bulduğunuz içtenlik ve sıcaklıkta, işte yörüngesini bilmeden çıktığımız hayat yolculuğunda çoğu yaşanmışlıklarımızın pişti olmasından kaynaklanıyor.

 

Kimi zaman hayatın sürprizlerini kucaklarken, kimi zamanda şeytanın dediklerini yapmaktan geri kalmıyoruz…

 

Bazen dalında patlamayı bekleyen tomurcuk, bazen de sararıp solmuş bir gül gibi hissederiz kendimizi.

 

Peki, kendinizi kedi gibi hissettiğiniz oldu mu hiç ??

 

Bugün yavru bir kediyle karşılaştım oturduğum sokağın başında.

 

Tedirgin olmasına rağmen usulca bana doğru yanaştı.

 

Kendince derdini anlatmaya çalıştı miyavlayarak, ilk aklıma aç olduğu geldi.

 

Hemen bakkaldan süt alıp verdim olmadı, su verdim olmadı, mama verdim o da olmadı.

 

Yara, bere, kırık yok sağlıklı bir yavru…

 

Acaba ne istiyor, ne derdi var diye düşünürken, bizim kedicik kucağıma atlamasın mı !?

 

“Sev beni” diyordu …

 

Kucağıma gelen kediciği dakikalarca okşadım, sevdim ve hatta konuştum onunla…

 

Öyle  “Huzur” buldu ki  yavrucak, kısa süre sonra kucağımda uyuyakaldı...

 

Kıyamadım uyandırmaya, bir taraftan severken bir taraftan da üzüldüm ve gözyaşlarımı tutamadım .

 

Hem ağladım… hem sevdim..

 

O bir sokak kedisiydi…

 

Lüks evlerde saltanat süren hem cinsleri kadar şanslı değildi..

 

Uzun, zorlu bir mücadele bekliyordu onu.

 

Sevgiye ve şefkate açtı…

 

Tek istediği sevilmekti , tırnaklarını çıkartmaya niyeti yok…

 

Sıcak bir dokunuşa ele ihtiyacı var sadece…

 

Kim bilir belki bir gün sevgiyle yaklaşan, “gel pisi pisi” diyen birine kanıp gidecekti peşinden öleceğini bilmeden…

 

Belki de  kendilerini eğlendirmek için onunla oyun oynamaya çalışan vicdandan ve merhametten uzak birilerinin eline düşüp canı yanacaktı …

 

Sokak hayatı bu, bilinmez…  ama bir gün kendini korumayı, o çıkarmak istemediği tırnaklarını  çıkarmayı öğrenecekti elbet…

 

Miyavlamak yerine  hırlamaya başlayacak, bir kap süt, huzur ve şefkat dolu bir yuva, sıcacık bir kucak ararken başına gelmedik kalmayacak …

 

İşte kedi ve ben bugün uzun süre duygusal anlar yaşadık anlayacağınız…

 

Alıp onu eve götürme şansım olmadığı için ayrılma vakti gelmişti .

 

Uzun süre peşimden geldi, sonra vazgeçti.

 

Sonra yine dayanamayarak bu sefer koşarak geldi yanıma.

 

Zor oldu ama vedalaşmayı başardık…

 

Kendime benzettim gidişini, bırakma, sadece sev beni diyen boncuk boncuk bakışlarını…

 

Israrla bana sokulmaya çalışmasını, sonra küsüp gitmesini, dayanamayıp yeniden gelmesini, sevgi dolu yüreğini, hatta çaresizliğini…

 

Kedi gibi olmak güzel şey ve ben seviyorum kedi gibi olmayı.

 

Anladım ki aslında çoğumuzun sevimli  sokak kedisinden farkı yok bu hayatta… !!

 

İstediğimiz tek şey, huzur… güven… sevgi…

 

Can DÜNDAR’ın  “Yarim Haziran” kitabında bahsettiği gibi;

 

“Kalabalıklaştıkça, arttı kayıtsızlığın ıssızlığı. Bineni ise bulayan sefil bir tren ile paradan başka bir şey tanımayan son yolcuları…

 

“Ah o gönül şarkıları” sustu önce…

 

Sonra sevdaların ömrü kısaldı, tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.”

 

Sıcak bir sobanın başında, mışıl mışıl uyuyan, huzurlu birer ev kedisi olmanız dileğiyle …

 

  Bu yazı 4742 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI