Güncelleme: 10-06-2020 14:57:00   10-06-2020 14:55:00

Bursalı (N)apolyon(t)

Türkçede Galat-ı meşhur tamlamasıyla adlandırdığımız birçok söyleyiş, durum ve vaziyet vardır. Bunlar genellikle atasözlerinde yahut bazı yer isimlerinde sıkça karşımıza çıkar. Nedir bu galat-ı meşhur derseniz; bilinen bir yanlışın yaygın olarak hala yanlış olarak kullanılmasıdır denebilir. Küçük bir internet araştırmasıyla şaşkınlıklar içerisinde kalacağınız birçok galat-ı meşhuru öğrenebilirsiniz. Mesela “Su uyur düşman uyumaz” atasözündeki suyun  aslında su değil “Sü” yani eski Türkçede asker anlamına geldiğini öğrenince çok şaşırmıştım. Dilimize yakıştığı için mi bilmem, ancak bunu çoğu durumda yapar ve çok severiz. Millet olarak fonetiğimize uygun olmayan kelimelere düşman, ağzımıza yakışana da aşık oluruz.

İşte şimdi de herkesçe bilinen ve kullanılan yanlışlardan birisini daha öğrenelim. Hatta bunu düzeltelim.

Fransa ve Avrupa tarihinin efsane komutan ve devlet adamlarından Napolyon’u kuşku yok ki hepimiz biliriz. Avrupa sahralarında meydandan meydana atılan bu adamın askeri taktik ve savaş disiplininin çoğu modern orduya örnek teşkil ettiği söylenir.

Aslında tarihte üç tane Napolyon vardır fakat bunlar arasında efsaneleşen ve ün kazanan birinci olanı Napolyon Bonapart’tır. Fransız devriminin monarşiyi tehdit eden durumları ekseninde büyüyen ve genişleyen imparatorluk toprakları Napolyon ile beraber daha da artmış çöküntüden sonraki zirveyi görmüştür diyebiliriz. Waterloo Savaşına değin bu şanlı vaziyet sürmüştür.

Evet buraya kadar her şey normal ve güzel, peki ne oldu da biz bu muzaffer komutanın adını her Haziran başında, yaz mevsimine girerken anar olduk? Şimdi gelin mavi bir yolculuğa çıkıp tarihi ve tabii güzellikleriyle ünlü adeta suda salınan bir Nilüfer gibi Uluabat Gölü’ne uzanmış Gölyazı’ya gidelim. Bursa’mızın ve ülkemizin en güzel göl köyü olan burası son yıllarda sıkça adını duyurmuş her gün yüzlerce ziyaretçiyi ağırlamaya başlamıştır. Köyün tarihi, antik çağlara ve Roma’ya kadar uzanmaktadır. Öyle ki mitolojide burası ışığın, güneşin, sanatın ve güzelliklerin tanrısı Apollon’un Anadolu’daki dokuz kentinden biri olan tatlı su kenarına kurulan kenti Apollonia ad Ryndacum yani bu günkü söylemiyle Apolyont’tur. Ryndacum ise bu gün Kocasu olarak adlandırdığımız Adranos  (Orhaneli)Çayı’dır. Bu çay, gölü hala besleyen önemli kaynaklardandır.

 Kökleri mitolojiden Roma’ya kadar uzanan bu ışıltılı köyde Osmanlı döneminde Rum’lar yaşamıştır. Bu gün hala Nilüfer Belediye’sinin desteğiyle ayakta kalmayı başarmış güzel bir kilise ve köyün ortasında Apollon Tapınağı’nın bir duvarı durmaktadır. Cumhuriyet’ten sonra mübadeleyle birlikte Balkan topraklarından gelen Rumeli Türkleri bu köye yerleştirilmiştir. Köyün başlıca geçim kaynağı meyvecilik ve balıkçılıktır. Bir sabah vakti buraya yolunuz düşerse yediden yetmişe, kadın erkek çocuk demeden herkesin; küçük kayıklarıyla turna yahut sazan peşinde gölde nasıl tur attıklarını izleyin derim. Bu manzara sizi bir Sait Faik gibi hikâyesi sıcaklığıyla sarabilir yaşamaya dair düşündürebilir.

Peki nedir bu kadim köy ile Fransız Marşalı Napolyon arasındaki bağ diye sorarsanız, şuradan başlamak isterim:

Ülkemiz kiraz üretimi noktasında dünyada ilk sıradadır. İzmir, Giresun ve Güney illerimiz başta olma üzere ülkemizde birçok bölgede en kaliteli kirazlar yetiştirilmektedir. Yaz mevsiminin ve yeniden dirilişin sembolü olan kirazın ülke çapındaki üretiminde Bursa bir adım öndedir. Bu gün Keles’te -Kestel değil KELES- üretilen kiraz dünya çapında bir üne sahiptir ve Çin dâhil birçok ülkeye ihraç edilmektedir. Yöre halkı Haziran ortasında Temmuz başına dünyadan azade bir sene boyunca çocuk gibi baktıkları kirazın peşine düşmektedir.

Teker teker koparıp bin bir çileyle sattıkları bu kiraza bu halk Apolyon, Apollon, Apalyon demektedir. İşte Uludağ’ın arkasında püfür püfür esen Keles ve Kozağacı yaylalarında bir yaz mucizesi içinde yetiştirilen bu kirazın sırrı isminde ve cinsindedir. Bu dayanıklı ve gösterişli kirazın cinsine bizler de Napolyon deriz. Peki neden onlar başka biz başka deriz? Bu noktada tekrar kadim köye, Gölyazı’ya gitmemiz gerekir.

Bu köyün eski adının “Apolonia ad Ryndacum” olduğunu ve bu ismin zamanla Apolyont’a evrildiğini yukarıda bahsetmiştik. İşte bu ünlü kiraz ilk defa bu köyde yetiştirilmiş ve ülkemize Apolyont kirazı adıyla buradan dağılmıştır. Bu gün Kelesli ve dağlı kiraz üreticileri aslına yakın şekliyle Apollon derken bizler hala bu galatta ısrar edip bu kiraza Napolyon demeyi sürdürüyoruz. Napolyon’a olan hayranlığımızdan mıdır bilinmez ama pazarcılarımız ve halkımız bu isimde ısrarcıdır. Evet, iki kelime yapısal olarak birbirine benzese de bu yanlışa bir son vermeli ve buna Apolyont, hatta Olimpos Dağı’ndaki (Uludağ) yuvasında yaz esintisiyle beraber kiraz çiçeklerinin kokusunda bize ışığı, sanatı bereketi ve güzellikleri getiren Apollon’un adıyla seslenmeliyiz.

Şehrimizin güzide kasabalarında büyük emeklerle yetiştirilen Apolyont Kirazı’nın ve kiraz mevsiminin çiftçimize ve şehrimize güzellikler katması ve kötü günlerden geçtiğimiz şu zamanlarda biraz olsun ümidimizi, birliğimizi ve yaşama sevincimizi artırması dileğiyle…

  Bu yazı 1662 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI